English
Menü
Kapadokya Rehberi
Peribacası Dergisi
Peribacası Kapadokya Yayınları
Kapadokya Firmaları
Kapadokya Fotoğrafları
Kapadokya Fotoğrafçıları
Kapadokya Haritaları
Kapadokya Karikatürleri
Kapadokya ve Sanat
Kapadokya Yazıları
Kapadokya Yayın Arşivi
Kapadokya Efemera ArÅŸivi
Kapadokya Video-Film ArÅŸivi
Sosyal Medya Adreslerimiz
Sivil Toplum Kuruluşları
Önemli Telefonlar ve Linkler
Site Güncellemeleri
Belge ve FotoÄŸraflarda Kapadokya
Firma Arama
Åžehir
İlçe-Belde
Hizmet Alanı
Firma
Anket

Sanat ve müzik festivalleri Kapadokya'ya olan ilginin artmasını sağlıyor mu?
       
Evet.
Hayır.
Mail List
Yeni Kayıt
Åžifremi Unuttum

BÄ°R KAPADOKYA EFSANESÄ° - NICOLE THIERRY

BÄ°R KAPADOKYA EFSANESÄ° - NICOLE THIERRY

Yazan: Ayça Olcaytu İşçen
AÄŸustos 2010

Adı Kapadokya kiliseleri ile bütünleÅŸmiÅŸ bir efsane; kendi deyimiyle bir ‘Kapadokya hastası’. Elli yılı aÅŸkın süredir çalıştığı Kapadokya’da 100’den fazla kilise bulmuÅŸ, incelemiÅŸ, fotoÄŸraflamış, yayınlara, kitaplara dönüştürmüş bir bilim insanı. Yaz tatillerine sığdırdığı araÅŸtırma gezilerinden tarih yaratmış bir bilge. Biz sıradan faniler, sadece eserlerinden tanıdığımız bu olaÄŸanüstü kadınla, Kirkit Turizm’den Osman Diler sayesinde dört saatten fazla sohbet etme ÅŸansına eriÅŸtik. AÄŸzından dökülen her cümle ona olan hayranlığımızı büyüttü. Ve bir kez daha anladık ki Nicole Thierry’e Kapadokya çok ÅŸey borçlu.   

Kirkit Turizm’in Avanos’taki ofisine doÄŸru yola çıktığımızda Nicole Thierry ile yapacağımız söyleÅŸinin gerginliÄŸi içindeydim; ne de olsa 80’ini çoktan aÅŸmış, ünlü, meÅŸgul ve Fransız bir kadın söz konusuydu. Ofisin arkasındaki iki eski Avanos evinin birleÅŸtirilip restore edilmesinden oluÅŸturulmuÅŸ Kirkit Pansiyon’da bizi beklediÄŸini söylediler. Hemen yanına gittik. Spor kıyafet giyinmiÅŸ, gri-beyaz saçlı, incecik, küçücük Madam Thierry bizi çok sıcakkanlı karşıladı. Bundan yüz bulup, çevirmenimiz Celil Dindoruk’un gelmesiyle kendisini soru yaÄŸmuruna tutmaya baÅŸladık. Nazlanmadı, yorulmadı, acıkıp susamadı, hepsine sabırla cevap verdi. Kısacası, kendisine duyduÄŸumuz saygının yanına bir de hayranlığı ve sevgiyi ekledik. Öyle ki, Madam Thierry’nin anlattıklarına kendini fena halde kaptıran grafik tasarımcımız Fikriye, kendisinin gönüllü asistanlığına talip olduÄŸunu bile beyan etti!

“Kapadokya tarihin akışını görme imkanı veriyor”
Ä°lk sorumuz “neden Kapadokya” oluyor tabii ki. Tereddütsüz bir ÅŸekilde “Kapadokya tarihin akışını görme imkanı veriyor” diyerek devam ediyor:
“EÅŸim Michel de ben de tıp doktoruyuz. Ben anestezi uzmanıyım, eÅŸim cerrah. Yolculuk etmeyi seven insanlarız. Roma dönemi tarihine ilgi duyduÄŸumuz için Fransa’da çok araÅŸtırma yaptık. Guillaume de Jerphanion’un 1925-1942 yılları arasında Kapadokya kaya kiliselerinde yaptığı araÅŸtırmalar ilgiyi Anadolu’ya çekti. Jerphanion sadece kullanılan kiliseleri gezmiÅŸti; yeni keÅŸifler yapmadı, yapması da çok zordu. Rehberli dolaşıyordu ve ona yeni kiliseler gösteriliyordu. Ãœrgüp ve Göreme’yi çok iyi gezip araÅŸtıran Jerphanion, bana ve kocama Kapadokya’yı derinlemesine inceleme isteÄŸini aşılamıştır.”
Kapadokya’ya ilk kez 1952 yılında eÅŸiyle birlikte gelen Madam Thierry, hayatlarının akışını hatırı sayılır ölçüde etkilemiÅŸ olan bu ziyareti ve sonrasını anlatırken sanki o günlerin heyecanını yaşıyor:
“Çok motive edici bir keÅŸif yaptık: Yovakim & Anna Kilisesi (Güllüdere-I Vadisi, Avanos). Çok önemli, çünkü çok ender görülen bir freske sahip; Meryem nurlar içinde ve başında Ä°sa’da olduÄŸu gibi hare var. Tanrı’nın dünyadaki gücünü simgeliyor. Kucağında da çocuk Ä°sa’yı tutuyor. Bu kilise dışında buna benzer tek fresk Kıbrıs’ta var. Bu çok önemli keÅŸiften sonra her yaz Kapadokya’ya geldik. Sadece birkaç kez aksattık. Tıp doktoru olarak çalıştığımız için çok iznimiz yoktu; 15 gün kadar kalabiliyorduk. AÅŸağı yukarı bir o kadar da Suriye’de araÅŸtırma yapıyorduk. Kapadokya kiliselerindeki doÄŸu ve Suriye etkisi ilgimizi oraya da yöneltmemize neden oldu. Türkiye’ye ilk ziyaretlerimizde arkeolog Ekrem Akurgal bize ilgi gösterdi ve rehberlik yaptı. FotoÄŸraf için gidilecek saati bile söylerdi. Birlikte 1956 yılında Frig Vadisi’ne gittik, aslanlı mezarın içine girdik; muhteÅŸemdi. Türkiye’nin doÄŸusunda çalışmalar yaptık. 1955’te 2 ay izin alıp Tahran’a kadar gittik. Çalışmalarımızda bağımsız kalabilmek için masraflarımızı kendimiz karşılamayı tercih ettik. Sadece, paramızın kalmadığı bir dönem, bir kereliÄŸine arabamızın lastiklerini karşılayan oldu. Daha sonra bir Land Rover alıp onunla gelmeye baÅŸladık.”

Hasan Dağı ve çevresi
Arkasından el deÄŸmemiÅŸ Hasan Dağı çevresinin incelenmesi gelmiÅŸ. Bu daÄŸlık bölgeye ilk kez 1958’de gelerek, H. Rott, W.M. Ramsay ve Gertrude Bell’in incelediÄŸi kiliseleri yakından incelemiÅŸler. Hayran oldukları bölgede özellikle Ihlara Vadisi’ndeki resimli kaya kiliselerine ağırlık vererek, zorlayıcı koÅŸullar altında çalışmalarını sürdürmüşler. UzunluÄŸu 14 km’yi bulan vadide, yer yer 100 m yüksekliÄŸe eriÅŸen kaya yığınları içindeki kiliselere ulaÅŸmak yorucu ve yıpratıcı oluyormuÅŸ. Buna raÄŸmen, Ihlara civarında toplanan kiliselerin Kapadokya veya Bizans tarzı diye tanınan sanat özelliklerini göstermediÄŸini, Mısır ve Suriye etkisi taşıdığını, Belisırma tarafındakilerin ise Bizans tipi fresklerle süslü olduÄŸunu fark etmeleri geç olmamış. Bu kiliselerde yaptıkları araÅŸtırmalar, Arap akınlarının bölgede bir dönem çok yoÄŸun olduÄŸu tezini kanıtlamalarına yaramış. 
O günden bu yana çalışmaya devam ettiÄŸi bu bölgede en son 2006 yılında bir kilise bulduÄŸunu söyleyen Madam Thierry, kilisenin önemini “Güzelyurt AÅŸağı Mahalle’de isimsiz bir kilise. Eylül 2006’da bulduk. Bu da çok önemli bir keÅŸifti bizim için. Çünkü kilisede çok önemli iki Bizans subayını tasvir eden bir sahne var. Subaylardan biri Bizans kralı tarafından savaşın savunma ve saldırı stratejisini yerinde görmek için gönderilmiÅŸ bir kumandan. DiÄŸeri ise bu savaşı yönetecek kumandan. Melendiz Dağı’nda Araplarla yapılan bir çarpışmada ölmüşler ve 30 km uzaklıktaki Güzelyurt’a, bu kiliseye gömülmüşler. Çok nadir rastlanan bu sahne onların onurunu iade etmek üzere yapılmış” diye anlatıyor.

Van’da 3 gün gözaltı
O günlerin Türkiye’sinde, Kapadokya’sında bir Fransız olarak araÅŸtırma yapmanın zorluklarını tahmin etmekle beraber kendisinden de dinlemek istiyoruz. “Kapadokya’da hiç sorun yaÅŸamadık; her zaman çok nazik, yardımsever davrandılar. Belli bir süredir zaten yalnız seyahat etmiyorum, yanımda mutlaka birileri oluyor. Sanırım artık beni Kapadokya hastası, çok orijinal biri olarak kabul ettiler” diyor. Ya konaklama, yeme-içme konusundaki sıkıntılar? Kimi zaman muhtarın, köylülerin evinde, bazen arabalarında yatmışlar, ne buldularsa yemiÅŸler, ama yaptıkları iÅŸin büyüsü yanında bunlar pek yer etmemiÅŸ. Bu cevap bizi kesmiyor, üsteleyince bizi memnun etmek için bir anısını anlatıyor:
“Türkiye’de nasıl karşılanacağımız hiç belli olmuyordu. Bazı bölgelerde neden orada olduÄŸumuzu anlayamıyorlardı. Özellikle doÄŸuda araÅŸtırma yapmak sıkıntılıydı; Ermeni sorunu da olduÄŸundan devam edemedik. Hatta 1974 yılıydı sanırım, Van’da bizi casus sanıp 3 gün gözaltında tuttular. Yanımızda Ä°ngilizlerin yayınladığı Roma Dönemi’ne ait bir harita vardı ve orada doÄŸunun bir bölümü ‘Büyük Ermenistan’ olarak gösteriliyordu. Haritayı gören polisler Van müze müdürünü aradılar. O da ‘biliyorum, bende de var bu harita’ demiÅŸ. Ondan sonra casus olmadığımızı anladılar ama emniyet müdürlüğündeki polislerden birisi bu sefer de ‘siz hazine arıyorsunuz, definecisiniz’ demeye baÅŸladı. Bunun da dayanağı ÅŸu: Çalışma sırasında içinde fotoÄŸraf makinelerimizin, filmlerimizin bulunduÄŸu çantalarımız oluyordu. Çocuklar gelir, saÄŸdan soldan bizi çekiÅŸtirip ‘içinde ne var’ diye sorarlardı. Ben de ‘mücevher, deÄŸerli taÅŸ var’ derdim. Polis de bu sözümüzü kanıt olarak gösterdi! Van’dan çıkarken bizi bu kez askerler durdurdu. Ä°lk seferinde de askerler tarafından durdurulmuÅŸtuk ve bize davranışlarından dolayı onlara ‘Rus askerlerinden daha sertsiniz’ dediÄŸimiz için tepkililerdi. Ondan sonra da istenmeyen kiÅŸi ilan edildik ve bize ülkeyi terk etmemizi söylediler. Van’dan ayrıldıktan sonra hakkımızda Interpol kanalıyla dava açtılar ve Fransız Interpol’ü ifademizi aldı. Kadın olduÄŸum için bana bir ÅŸey olmadı ama kocama iki ay, oÄŸluma üç ay ceza verdiler. Ardından eÅŸim tekrar Türkiye’ye geldi ama sorun olmadı.”
Yüzümüzdeki ifadeden bu kadarını tahmin etmediğimizi hissetmiş olmalı ki iyi sayılabilecek bir anıyla bizi kendimize getirmeyi uygun buluyor:
“Bir keresinde de DoÄŸubeyazıt’ta kaldığımız otelin resepsiyonuna pasaportlarımızı bırakmıştık. Ertesi gün ayrılırken pasaportlarımızı kontrol etmeden alıp Diyarbakır’a devam ettik. Diyarbakır’da otele yerleÅŸince baktık ki pasaportlarımız deÄŸiÅŸmiÅŸ. Benimkinde Madam Beuff diye birinin adı yazıyor, Michel’inki de bir Ä°talyan’ın pasaportu. Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’ne gittik. O zamanlar emniyet müdürü de emrindeki polisler de hanımdı ve çok efendilerdi. Durumu anlattık, anlayışla karşıladılar. Çalındığına dair bir tutanak tutuldu, geldiÄŸimiz yol üzerinden geri dönmemizi tavsiye ettiler. Bize ait olmayan pasaportlarla Yunanistan üzerinden Fransa’ya döndük. Madam Beuff Paris yakınlarında oturuyormuÅŸ; kendisiyle buluÅŸup pasaportumu aldım.”

Avanos’un adı
Madam Thierry ile 25 yıldır tanışan ve onun Türkiye’deki çalışmalarında her türlü lojistik desteÄŸi veren Kirkit Turizm’den Osman Bey bizden daha çok ÅŸaşırıyor anlatılanlara; “Bu kadar yıldır tanırım, sayısız sohbetimiz olmuÅŸtur ama ilk kez duyuyorum, hayret verici” diyor. Kendisiyle ilgili merak ettiÄŸimiz konulardan biri de çalışmalarını kitap dışında paylaÅŸtığı alanlar. Önce yapamadıklarından bahsediyor: “Kapadokya ve Türkiye’de yaptığım çalışmaların çoÄŸunu vaktim olmadığından yayınlayamadım. Yakın tarihte Vehbi Koç Vakfı’na Çeç Tümülüsü çalışmamı verdim, yayınlayacaklar. Kapadokya ile ilgili genel bir kitap çalışması planlıyorum. Çünkü, ÅŸimdiye dek çıkan tüm yayınlarım satıldı. Yeni bir çalışma ÅŸart oldu.”
“Daha önce Ä°stanbul Rehberler Odası’nın davetiyle ‘Kapadokya bulguları’ semineri vermiÅŸtiniz, yanlış hatırlamıyorsam” diyorum. “Evet doÄŸru” diyor, “En son Ä°stanbul’da Koç Ãœniversitesi’nde Çeç Tümülüsü konusunda bir seminer verdim. Biliyorsunuz, geçmiÅŸte Anadolu’da çok yaygın olan ateÅŸe taparlıkla ilgili Kapadokya’da önemli bulgular var. Merkezin de Avanos olduÄŸunu düşünüyorum” diyor. Yavuz, Çeç Tümülüsü’nün ateÅŸe taparlıkla ilgili bir merkez olabileceÄŸi görüşünden bahsederek kendisinin bu konudaki fikrini merak ediyor. Madam Thierry “araÅŸtırma yapılmadan net bir ÅŸey söylemek imkansız” diye cevaplıyor. Kendisinin Avanosla ilgili önemli bir tespiti de, BoÄŸazköy Hitit Kraliyet ArÅŸivleri’ndeki bir tablette Alman filolog Emile Forrer tarafından okunan Zu-Winassa ÅŸehir adının Avanos’u iÅŸaret ettiÄŸine kesinlik kazandırması.

Melendiz Dağı’ndaki araÅŸtırma
Madam Thierry, lafı döndürüp dolaÅŸtırıp Kapadokya’da bu yıl yapacağı çalışmaya getiriyor. Onu fazlasıyla heyecanlandıran ve bugüne dek üzerinde hiç kimsenin çalışmadığı bu konuyu ayrıntılarıyla anlatıyor: 
“Romalılar Kapadokya bölgesinde ele geçirdikleri topraklarda halkı asimile etmekle uÄŸraÅŸmadılar. Onların tek derdi ticaret yollarını denetim altında tutmaktı. Arkadan gelen Bizans ise bu ticaret yollarını kısaltmakla uÄŸraÅŸtı. Bu açıdan baktığımızda YeÅŸilyurt 8.-10. yy Arap-Bizans savaÅŸları açısından çok önemli bir yer. Araplar BaÄŸdat’tan gelip Toroslar üzerinde yerleÅŸmiÅŸler. Amaçları Ä°stanbul’a kadar gitmek. Aksaray tarafında çok fazla düşman olduÄŸundan ara yolları ve yüksek geçiÅŸ noktalarını tercih etmiÅŸler. Yani Gülek BoÄŸazı’ndan NiÄŸde’ye, Aksaray’a baÄŸlanan yola alternatif olarak, YeÅŸilyurt, Güzelyurt (Gelveri), Selime üzerinden giden yolu kullanmışlar. Bölgedeki tüm daÄŸlarda Arap akınlarını durduracak kaleler yapılmış. Bu kaleler sürekli el deÄŸiÅŸtirmiÅŸ. Bizans’tan Araplara, derken yine Bizans’a geçmiÅŸ. Yükseklerde Arap, aÅŸağılarda ise Bizans ve Rum iÅŸgali varmış. Bu kalelerin en önemlisi Altunhisar’da. Ãœzerinde çalıştığım YeÅŸilyurt’taki kale de bunlardan biri. Bir yüzyıl boyunca bölgenin komutanı bu kaledeydi. Avusturyalıların bir yayını var bu konuda; ancak YeÅŸilyurt’tan çok Çömlekçi Köyü’ndeki kaleden bahsetmiÅŸler. Ben bu ikisinin karıştığını ispat etmeye çalışıyorum. Çömlekçi Köyü’ndeki kale, Ortahisar Kalesi’nden daha küçük, peribacası gibi bir ÅŸey. Oraya da çıktım. Ama YeÅŸilyurt’a gittiÄŸimizde surları görüyoruz. Hatta bombalandığına dair izler var. İçinde saray diye tabir edilen yapısı var. Orayı hiç kimse görmemiÅŸ. Eski haritalar, YeÅŸilyurt’taki Koron Kalesi’nden bahsederken hep Avusturyalıların Çömlekçi Köyü’ndeki yeri tarif ediyor. Böyle bir karışıklık var, bunu ortadan kaldırmaya çabalıyorum. Çünkü asıl Koron Kalesi, Melendiz Dağı’nın üstündeki kale.”
O anlattıkça bizim de merakımız artıyor. Bu arada nefis bir sofra hazırlandı ama konuyu bitirmeden yemeğe geçmeye niyetimiz yok. Dinlemeye devam ediyoruz:
“Bizans, Melendiz’deki kiliseleri korumak için bölgeye Ermeniler ve Rumları yerleÅŸtirdi. Bir taraftan da Araplar geldi. Bu karışımla birlikte Melendiz o dönemde Arapça konuÅŸulan bir yer haline geldi. Åžu anda Koron Kalesi’nin (Arapların söylemiyle Küre ya da Kura Kalesi) nerede olduÄŸunu kimse bilmiyor. Geçen yıl bölgede araÅŸtırma yaptım. Kayalık bölümün bir kısmını çalıştık. Saray, fırın, su deposu çıktı. DiÄŸer tarafa çıkmama güvenli olmadığı için izin vermediler ama tüm bir yıl boyunca buraya çıkmanın hayalini kurdum.”
Bu macerada geçen yıl Madam Thierry’e eÅŸlik eden ve bu yılki çalışma için Afyon’daki at çiftliÄŸini bırakıp gönüllü olarak gelen Celil Bey araya giriyor: “DurmuÅŸ Bey var, DaÄŸcılık Federasyonu Isparta Ä°l temsilcisi. Madam Thierry’nin gidemediÄŸi bölgelere o çıktı ve dönüşte çok yorgundu. DaÄŸcılarla birlikte gidiyoruz ve kendisini yukarı kadar çıkarmaya çalışıyoruz. Hatta tepedeki surlara geçen yıl bir çobanı gönderdik, fotoÄŸrafını çekip geldi. Ama kendisinin de görmesi gerektiÄŸi konusunda ısrarlı.”
EndiÅŸe dolu bakışlarımıza sorumuzu ekliyoruz hemen: “Bu yaşınızda nasıl olacak tüm bunlar? SaÄŸlığınız yerinde mi?” Cevap endiÅŸeyi azaltan cinsten deÄŸil maalesef: “Kalbimde pil takılı, düzenli almam gereken haplar var. Dizlerim sorunlu; geçen yıl kayaya tırmanırken dizim sıkıştı. Ãœstelik kocam saÄŸlık sorunlarımdan dolayı Kapadokya’ya gelmemi istemiyor. Ama buraya çıkabilmek amacıyla tüm yıl boyunca çok iyi bir fizik tedavi uzmanı ile sırt kaslarımı geliÅŸtirmek için çeÅŸitli egzersizler yaptık”.
Ne diyelim; o Fransız ekolünden gelen bir efsane, bir Kapadokya hastası. Kendisine çok iyi bakmasını dilemekten başka çaremiz yok. (*)

(*) Madam Thierry, bu söyleÅŸiden sonra YeÅŸilyurt’a gitti ve bahsettiÄŸi kaleye daÄŸcıların yardımıyla çıkıp istediÄŸi araÅŸtırmayı yaptı. Åžimdi heyecanla bu konudaki makalesini yayınlamasını bekliyoruz.

Nicole THIERRY
Fransa, 1925 doÄŸumlu. Tıp okudu ve anestezi uzmanı oldu. Cerrah olan eÅŸi Michel ile birlikte ağırlıklı olarak Kapadokya, Suriye, Ermenistan ve Gürcistan’da Hıristiyan eserleri üzerine araÅŸtırmalar yaptı. Sorbonne Ãœniversitesi’nde ve Ecole Pratique des Hautes Etudes’de Bizans Tarihi ve Bizans Sanat Tarihi üzerine öğrenim gördü. Edebiyat ve tarih doktorası yaptı. Elli yılı aÅŸkın bir süredir araÅŸtırmalar yaptığı Kapadokya’da sayısı 100’ü aÅŸan yeni kilise ortaya çıkararak bilimsel araÅŸtırmalarını yaptı. Uzun yıllar Ecole Pratique des Hautes Etudes’de araÅŸtırma yaptığı konular üzerinde ders veren Thierry’nin kitapları ve çok sayıda makalesi bulunuyor.

Kapadokya ile ilgili yayınlanmış kitapları:
1) Nouvelles Églises Rupestres de Cappadoce - 1963 (Kapadokya’nın Yeni Kaya Kiliseleri)
2) Nouvelles Églises Rupestres de Cappadoce, Région du Hasan Dagi -1983 (Kapadokya’nın Yeni Kiliseleri-Hasan Dağı Bölgesi)
3) Haut Moyen-Age en Cappadoce: Les Eglises de La Region de Cavusin - 1983 (Kapadokya’da Erken OrtaçaÄŸ-ÇavuÅŸin Bölgesi Kiliseleri)
4) La Cappadoce de L'antiquite Au Moyen Age - 2002 (Ä°lk ÇaÄŸdan OrtaçaÄŸ’a Kapadokya)

Not: Bu yazı Peribacası Kapadokya Kültür ve Tanıtım Dergisi’nin AÄŸustos 2010 sayısında yayınlanmıştır. Derginin telif hakları ile korunmaktadır. Hiçbir ÅŸekilde kopyalanamaz. www.cappadociaexplorer.com

 

Okunma Sayısı Okunma Sayısı: 9989 Eklenme Tarihi Tarih: 2010-12-19

Nicole Thierry
Nicole Thierry
Nicole Thierry
Nicole Thierry
Nicole Thierry ve Osman Diler (Kirkit Turizm)
Nicole Thierry ve Osman Diler (Kirkit Turizm)
Nicole Thierry ve Celil Dindoruk
Nicole Thierry ve Celil Dindoruk
Nicole Thierry ve Ayça&Yavuz İşçen
Nicole Thierry ve Ayça&Yavuz İşçen
Nicole Thierry, Ayça&Yavuz İşçen ve Fikriye Karasu
Nicole Thierry, Ayça&Yavuz İşçen ve Fikriye Karasu
Nicole Thierry - 1949 yılında aldığı ve hala kullandığı ehliyeti
Nicole Thierry - 1949 yılında aldığı ve hala kullandığı ehliyeti
Nicole Thierry - Van araştırmalarından birinde, 1970
Nicole Thierry - Van araştırmalarından birinde, 1970
Nicole Thierry - Yazıhöyük çalışmalarında kendisine çok yardımcı olan öğretmen ve köylülerle
Nicole Thierry - Yazıhöyük çalışmalarında kendisine çok yardımcı olan öğretmen ve köylülerle
Nicole Thierry ve eÅŸi Michel Thierry, 1996
Nicole Thierry ve eÅŸi Michel Thierry, 1996
Nicole Thierry - Son keşfettiği kilisede Bizanslı iki komutanı gösteren sahnenin önünde, Güzelyurt, 2006
Nicole Thierry - Son keşfettiği kilisede Bizanslı iki komutanı gösteren sahnenin önünde, Güzelyurt, 2006
Nicole Thierry - Son keşfettiği kilisedeki Bizanslı iki komutanı gösteren sahnenin çizimi, Güzelyurt, 2006
Nicole Thierry - Son keşfettiği kilisedeki Bizanslı iki komutanı gösteren sahnenin çizimi, Güzelyurt, 2006
Nicole Thierry - Melendiz Dağı araştırmasında kayalık bölüme tırmanış için hazırlanırken, 2009
Nicole Thierry - Melendiz Dağı araştırmasında kayalık bölüme tırmanış için hazırlanırken, 2009
Nicole Thierry - Melendiz Dağı araştırmasında konakladığı taş evde ekiple birlikte, 2009
Nicole Thierry - Melendiz Dağı araştırmasında konakladığı taş evde ekiple birlikte, 2009
Celil Dindoruk - Melendiz Dağı araştırmasında yardımcı ekiple birlikte, 2009
Celil Dindoruk - Melendiz Dağı araştırmasında yardımcı ekiple birlikte, 2009


NevÅŸehir Hava Durumu
Seçimi Hatırla
İl Seç
İstatistik
Toplam : 90274665 ziyaretçi
Bugün : 2253 ziyaretçi
Dün : 59798 ziyaretçi
S. Yükleme Süresi : 2.52 sn

toplu mail


Copyright 2009 - Tüm hakları saklıdır. Sitemizdeki tüm fotoğraf, yazı, doküman ve düşünce ürünleri 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında korunmaktadır. Kaynak gösterilerek dahi kopyalanamaz. Aksine davrananlar hakkında avukatımız aracılığı ile hukuki takibat yapılacaktır.
 

cappadocia@cappadociaexplorer.com